Orta Asya hızla Afganistanlaşmaya doğru gidiyor. Tabii ki bölge Afganistan gibi karmakarışık bir görüntü vermediği için bu söylediğim abartılı bulunabilir. Bölge ülkelerinin iç güvenlik politikaları sertlik üzerine kurulu, muhaliflere göz açtırılmıyor. Yani Afganistan’da olmayan dirlik düzenlik bölge ülkelerinde var. Ama, aşırı İslamcılığın gelişmekte olduğu da bir gerçek. Her ne kadar Tacikistan, Özbekistan gibi ülkelerde aşırı İslamcı gruplar, örgütlenmeler şimdilik sessizleştirilmiş de olsa, bölgenin yavaş yavaş Afganistanlaştığı inkar edilemez.
Hem bölgeye, hem de gelişmelere ilginiz varsa, yıllar önce okuduğum, Dilip Hiro’nun o muhteşem “Betwen Marx and Muhammad“ (Marks ile Muhammed Arasında) kitabını de okumanızı öneririm. Mutlaka ama mutlaka okunmalı. Hiro, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bir belirsizlik içinde kaldığını vurguladığı Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan ile Özbekistan’daki İslami hareketler hakkında, nasıl taban buldukları konusunda hayli yararlı bilgiler veriyor çünkü. Okuyanlar günümüzde yaşananlara, örneğin Moskova saldırılarına nasıl yaklaşacaklarını bleceklerdir.
Çünkü aşırı İslamcılık Sovyet döneminin sonlarında Orta Asya’da güçlü bir varlık göstermişti. Hem Afganistan’daki savaş sayesinde, hem de kimi Körfez ülkelerinin yayılması için teşvik etmeleri sonucu, IŞİD benzeri örgütlerin üzerinde durduğu zemin olan Selefi ideoloji, 1980’lerden bu yana Özbekistan’ın doğusunda, Tacikistan’ın bazı bölgelerinde tutunmuş durumda.
Bu arada 1990’larda küresel bir Halifelik hedefleyen, ancak bunu El Kaide ya da IŞİD’in aksine barışçıl yollarla yapmayı düşünen ulusötesi aşırı İslamcı Hizb-ut Tahrir de bölgede hızlı bir büyüme gerçekleştirmişti. Bölge hükümetlerinin bu örgütü bastırmaları hayli uzun zaman almıştı.
Tacikistan’da, 2015 yılında ordunun üst düzey bir komutanın IŞİD’e katılması da son derece çarpıcıdır. Kırgizistan’da da IŞİD’e katılımların sayısı hayli fazla olmuştur. Suriye iç savaşında bölgeden giden binlerce aşırı İslamcının yer aldığı da bir gerçektir.
Moskova saldırısını yapan IŞİD-Horasan özelinde bakıldığında, örgütün hem Irak’ta hem de Suriye’de zemin kaybettikten sonra stratejisini Orta Asya’da oluşturmaya başladığı bu saldırıları gerçekleştirmesiyle somutlaşmış oldu.
Temmuz 2021’de Güvenlik Konseyi’ne sunulan bir BM raporu vardır. Buna göre Afganistan’daki IŞİD mensuplarının sayısının “500 ila birkaç bin arasında” olduğu tahmin ediliyordu. Örgütün “İslam Devleti Horasan Vilayeti“ adıyla Orta Asya’daki varlığı ise 2015’ten beri belgelenmiş durumda. BM, Afgan Talibanı’nın 2021 ortalarında iktidara geri dönmesinin IŞİD’in, kapasitesini azaltmasa da, Afganistan’daki eylem alanını daralttığını, IŞİD-Horasan’ın o zamandan beri Orta Asya ülkelerinde yeniden üsler kurduğunu da belirledi.
Manzara bölgenin Afganistanlaşmaya hızla gittiğini gösteriyor. Tek bir engel var bunun için. O da bölge halkının büyük bir kısmının yabancı, aşırılık yanlısı ideolojilere düşmanca yaklaşması.
Yoksa, ülkemizi de kapsayacak bir biçimde Orta Asya kaynaklı bir İslamcı şiddetle karşı karşıya kalabiliriz.
Ha bu arada…2017’de yılbaşı gecesi Reina gece kulübüne saldırıp 39 kişiyi öldüren Abdulkadir Masharipov’un bir Özbek islamcı olduğunu da hatırlatırım.